Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki “Erdemliler Hareketi” ile siyaset sahnesine 2001 yılında giren AK Parti, türlü engellere rağmen başarılarla dolu 16 yılı geride bıraktı.
Girdiği ilk genel seçimde 3 Kasım 2002’de iktidara gelen ve 16 yılda girdiği tüm seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başaran AK Parti, 16 yıllık süreçte bünyesinden dört başbakan ve iki cumhurbaşkanı çıkardı.
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” prensibiyle yola çıkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki “Erdemliler Hareketi”, 14 Ağustos 2001’de “AK Parti” adıyla siyaset sahnesine yerini aldı.
AK Parti, kuruluşundan 15 ay sonra “Tek başına, iş başına” sloganıyla, siyasi yasaklı lideri Erdoğan’dan mahrum girdiği 3 Kasım 2002’deki genel seçimden yüzde 34,28’lik oy oranıyla birinci parti olarak çıktı ve Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti kuruldu.
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. maddesinde yapılan değişiklikle Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkmasının ardından, Kurucu Genel Başkan Erdoğan, 8 Mart 2003’te Siirt’te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi.
Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükümet, üç gün sonra, 11 Mart 2003’te istifa ettikten sonra 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, hükümeti kurma görevini Recep Tayyip Erdoğan’a verdi. Erdoğan, 15 Mart 2003’te 59’uncu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni kurarak başbakanlık koltuğuna oturdu.
AK Parti yerel seçimlerde de birinci parti oldu
AK Parti, girdiği ilk yerel seçim olan 2004’te, yüzde 41,67’lik oy oranıyla sandıktan birinci parti çıktı ve 11’i büyükşehir olmak üzere bin 950 belediyeyi kazandı.
Erdoğan liderliğindeki AK Parti, 2007’deki genel seçimlerde yüzde 46,58’lik oy oranıyla ipi göğüsleyerek tek başına iktidar oldu ve Tunceli dışındaki 80 ilden milletvekili çıkarmayı başardı.
Mecliste 28 Ağustos 2007’de yapılan oylamada partinin kurucularından Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
AK Parti, 2009’da yapılan yerel seçimlerde de yine en fazla oyu toplayarak 10 büyükşehir belediyesi ile bin 442 belediyeyi yönetme yetkisini vatandaştan aldı. 12 Eylül darbesinin 30’uncu yılına denk gelen ve 1982 Anayasası’nda değişiklik öngören düzenlemeye 2010’daki halk oylamasından yüzde 57,88 oranında “Evet” oyu çıktı.
AK Parti, 2011 genel seçimlerinde de geleneği bozmadı ve yüzde 49,53’lük oy oranının ardından kurulan 61.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, çalışmalara hız kesmeden devam etti.
Yeni bir bayrak değişimi
İktidarının 12. yılında Erdoğan’ın genel başkanlığındaki son yerel seçime 2014’te giren AK Parti, yüzde 45,60 oy oranıyla 18’i büyükşehir olmak üzere, 818 belediye başkanlığını kazandı, “AK Belediyecilik” kavramının temellerini sağlamlaştırdı.
AK Parti Kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te yapılan seçimde doğrudan halk iradesiyle seçilen ilk ve Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı oldu. AK Parti, yoluna Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ile devam etti.
AK Parti, Davutoğlu’nun Genel Başkanlığında ilk sınavını, 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerde ve ardından yapılan 1 Kasım 2015 erken seçimlerinde verdi. 1 Kasım’da tek başına iktidarın kazanılmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, 64. Hükümeti kurma görevini AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na verdi.
Partide, 22 Mayıs 2016’da düzenlenen 2. Olağanüstü Kongre ile yeni bir bayrak değişimi daha yaşandı. Partinin kurucularından olan ve Erdoğan’a, belediye başkanlığı döneminden itibaren yol arkadaşlığı yapan Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkanlığına seçildi ve 65. Hükümeti kurarak Başbakan oldu.
İki cumhurbaşkanı ve dört başbakan
Kuruluşunun ardından kesintisiz iktidarına 16 yıldır devam eden AK Parti, bu sürede bünyesinden dört başbakan ve iki cumhurbaşkanı çıkardı. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım’ın başbakanlık yaptığı bu süreçte Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin 11. ve 12. Cumhurbaşkanlığına seçildi.
Gül, 367 krizi sonrası TBMM üyelerince 2007’de Cumhurbaşkanı seçildi. Kurucu Genel Başkan Erdoğan ise cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin önünü açan 21 Ekim 2007’deki halk oylaması sonrası gerçekleştirilen ilk seçimde Cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan, 2007’deki halk oylamasıyla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine imkan tanıyan düzenleme uyarınca 10 Ağustos 2014’te yapılan seçimde oyların yaklaşık yüzde 52’sini alarak, doğrudan halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu.
Danıştay saldırısından FETÖ’nün darbe girişimine zorlu 16 yıl
Kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra yapılan genel seçimde iktidara yürüyen AK Parti, bu dönemde vesayet odakları, devlet içinde yapılanan terör örgütleri ile bölücü terör örgütlerinin faaliyetlerine, kapatma davası ve darbe girişimlerine maruz kaldı.
Bu doğrultuda ilk olarak 17 Mayıs 2006’da Ankara’da Danıştay binasında avukat Alparslan Arslan’ın gerçekleştirdiği silahlı saldırıda, Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, aralarında Daire Başkanı Mustafa Birden’in de yer aldığı 4 üye ise yaralandı.
Saldırının ardından, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği temsilcilerinin bulunduğu bir grup, Anıtkabir’e yürüdü ve saldırıdan hükümeti sorumlu tuttu.
Hükümet ise saldırıyı, istikrarı bozmak ve hükümeti yıkmak için yapılan bir teşebbüs olarak nitelendirdi.
Cumhuriyet mitingleri
Türkiye, 16 Mayıs 2007’de görev süresi dolacak olan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yerine kimin 11. Cumhurbaşkanı olarak devletin başına geçeceğini tartışırken, yeni bir kriz dalgası yaşandı.
TBMM’de sayısal üstünlüğü elinde bulunduran AK Parti’nin önereceği adayın seçimi kazanmasına teamüller gereği kesin gözüyle bakılırken, bazı çevrelerce Ankara, İstanbul, İzmir, Manisa ve Çanakkale’de düzenlenen “Cumhuriyet Mitingleri”yle bu engellenmeye çalışıldı.
367 krizi
Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanını seçmek için 27 Nisan 2007’de toplanan TBMM Genel Kurulunda, tek aday olarak seçime giren Abdullah Gül, oylamaya katılan 361 milletvekilinin 357’sinin oyunu almasına rağmen, ilk turda seçilmek için gerekli 367 sayısını bulamadı. Cumhuriyet Halk Partisi, 367’nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu iddiasıyla Mecliste yapılan ilk tur oylama işleminin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Bir ilke imza atan Anayasa Mahkemesi, CHP’nin yaptığı başvuruyu kabul ederek Türkiye’yi yeni bir krizin eşiğine getirdi.
Türkiye tarihinde bir ilk: e-muhtıra
Türk demokrasi tarihine “e-muhtıra” olarak geçen 27 Nisan bildirisi de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi milli iradeyi hedef alan bir girişim olarak akıllarda kaldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan ilk oylamanın ardından gece yarısı Genelkurmay Başkanlığının internet sitesine bir bildiri konuldu.
Türk demokrasi tarihinde “e-muhtıra” olarak yerini alan bu bildiriye, AK Parti hükümetinden çok sert bir karşı açıklama geldi.
Dönemin Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından kamuoyuna duyurulan açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı bildirisinin “hükümete karşı bir tutum” olarak algılandığı vurgulanarak, Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığının, herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanmasının demokratik bir hukuk devletinde düşünülemeyeceğine dikkat çekildi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
Anayasa Mahkemesinin, CHP’nin başvurusunu kabul etmesiyle ikinci tur görüşmelerde toplantı yeter sayısı bulunamadığı gerekçesiyle cumhurbaşkanı seçilemedi.
Yapılan genel seçimin ardından TBMM, 20 Ağustos 2007 tarihinde yeniden cumhurbaşkanını seçmek için toplandı. Seçimin 1. turunda 341, 27 Ağustos 2007’de yapılan ikinci turunda 337, 28 Ağustos 2007’de üçüncü turunda 339 oy alan Abdullah Gül Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
En büyük partiye kapatma davası
AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak için yargı içinde odaklanan vesayet çevreleri harekete geçirildi. Bu bağlamda eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 71 kişiye 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesi ile partinin kapatılmasını içeren iddianame, 14 Mart 2008’de Anayasa Mahkemesine sunuldu. Yüksek Mahkeme, 31 Mart 2008’de iddianameyi kabul etti.
Anayasa Mahkemesinin, siyasi tarihe “google iddianamesi” olarak geçen iddianameyi kabul etmesinin ardından dava 30 Temmuz 2008’de karara bağlandı. Yüksek Mahkemenin 5 üyesi kapatmaya karşı çıkarken, 6 üye kapatmadan yana oy kullandı. Anayasa’da öngörülen nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için parti kapatma talebi reddedilmiş oldu.
7 Şubat MİT krizi
Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya tarafından MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu istihbarat görevlilerinin 7 Şubat 2012’de ifadeye çağrılmasıyla başlayan kriz, siyasi iktidarın olaya müdahalesiyle son buldu. Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) doğrudan hükümeti hedef alan girişimi sonrası yapılan yasal değişiklikle, MİT görevlilerinin soruşturulması izni Başbakanlığa bırakılarak ülke bir krizden daha çıkarılmış oldu.
Gezi olayları
Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesi amacıyla 2013’te Büyükşehir Belediyesi ekiplerince sökülen bazı ağaçların başka yerlere nakledilmek istenmesi üzerine başlayan olayların da Türkiye’ye maliyeti büyük oldu. Uzun süre gündemi meşgul eden ve yaklaşık 50 milyar dolar maliyeti olan eylemler, Erdoğan’ın kararlı duruşuyla son buldu.
17-25 Aralık darbe girişimi
Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı FETÖ firarisi Celal Kara tarafından 17 Aralık 2013’te bazı bakan çocukları, iş adamları ve banka genel müdürlerinin de aralarında bulunduğu kişiler hakkında açılan soruşturma, Türkiye için önemli dönüm noktalarından biri oldu.
Soruşturmanın ikinci dalgası ise 25 Aralık 2013’te dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı bir başka FETÖ firarisi Muammer Akkaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak istemesiyle yaşandı.
15 Temmuz kanlı darbe girişimi
FETÖ’nün, Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişimi olarak tarihe geçen hain projesi, 15 Temmuz gecesi örgütün, TSK’daki üniformalı teröristleri aracılığıyla hayata geçirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Milletimizi, illerimizin meydanlarına, havalimanlarına davet ediyorum.” yönündeki çağrısı üzerine vatandaşların tankların önüne geçerek demokrasiyi sahiplenmesi, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin ortak hareket ederek milli iradeye kasteden teröristlere karşı demokrasinin yanında yer almasıyla darbe girişimi engellendi.
Türkiye 16 Nisan 2017’deki halk oylamasıyla yeni bir döneme girdi
Türkiye 16 Nisan 2017’de “tarihi” olarak nitelendirilen halk oylamasıyla yeni bir döneme girdi. “Evet” oylarının yüzde 51,41 oranında çıktığı 16 Nisan halk oylamasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a parti üyeliği yolu açıldı.
Türkiye, 16 Nisan’da yapılan ve “tarihi” olarak nitelendirilen halk oylamasıyla yeni bir döneme girdi. Halk oylaması süreci, Başbakan Binali Yıldırım dahil, 316 AK Parti milletvekilinin imzasını taşıyan anayasa değişikliği teklifinin 10 Aralık 2016’da TBMM Başkanlığına sunulmasıyla başladı.
Maddelere ilişkin oylamaların ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Şubat 2017’de anayasa değişikliğine ilişkin kanunu onaylayarak, halkoyuna sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlığa gönderdi.
16 Nisan 2017’deki halk oylamasından yüzde 51,41 oranında “evet”, yüzde 48,59 oranında “hayır” oyu çıkmasıyla anayasadaki, “Cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişiği kesilir” hükmünün kaldırılmasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a parti üyeliğinin yolu açıldı. Ayrıca halk Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesine karar verdi.
Erdoğan, 2 Mayıs’ta AK Parti Genel Merkezi’ne 979 gün aradan sonra gelerek, üyelik beyannamesini imzaladı ve AK Parti’ye üye oldu.
Erdoğan, 998 gün sonra yeniden Genel Başkan
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partiye dönmesinin ardından 21 Mayıs’ta olağanüstü kongre yapma kararı alındı.
Üç yıllık bir aradan sonra AK Parti’nin 3. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde bin 414 oyla geçerli oyların tamamını alan Erdoğan, 998 gün sonra kurucusu olduğu partiye yeniden Genel Başkan seçildi.
Kongrede yapılan tüzük değişikliğiyle ihdas edilen “genel başkan vekilliği” görevine de Başbakan Binali Yıldırım getirildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 yılın ardından partide yeniden genel başkanlığını üstlenmesi partiye yeni bir heyecan ve dinamizm kazandırdı.
Erdoğan’ın karizmatik liderlik etkisi, teşkilatlanmaya yönelik tecrübesi, kendine has siyaset etme tarzı ile sorunları hızlı bir şekilde çözme becerisi, AK Parti’nin daha da güçlenmesini sağladı.
Göreve gelir gelmez partinin yetkili organlarında değişikliğe giden, il ve ilçe başkanları ile belediye başkanlarında değişiklikler yapan Erdoğan, normal takvime göre 2019 Kasım’da yapılması planlanan seçim hazırlıklarını da başlatmıştı. Erdoğan, birçok il ve ilçede partisinin olağan kongrelerine katıldı, vatandaşla, partililerle bir araya geldi.
24 Haziran seçimleri
Zaman zaman seçimlerin vaktinde yapılacağı yönünde açıklamalar gelmesine rağmen AK Parti’nin siyasi ittifak yaptığı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den gelen erken seçim teklifi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partinin yetkili organları tarafından değerlendirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşmenin ardından seçimlerin 24 Haziran’da yapılacağını açıkladı.
Daha önce, ilk kez 10 Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı halk tarafından seçilirken, 24 Haziran’da seçmenler ilk kez cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi için aynı gün sandığa gitti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde yüzde 52,38 oy alarak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti ise Türk siyasi tarihinin en önemli seçiminde yüzde 42,28 oy alarak 16 yılda 13. seçim başarısını elde etti. AK Parti ve MHP’nin yer aldığı “Cumhur İttifakı” ise yüzde 53,6 oy aldı.