DOLAR32,5765% 0.01
EURO34,9209% 0.08
STERLIN40,6235% 0.16
FRANG35,7150% 0.03
ALTIN2.424,95% -0,21
BITCOIN66.762,00-0.057

Riski seven Reis’in yeni dönem için son hamlesi

Yayınlanma Tarihi : Google News
Riski seven Reis’in yeni dönem için son hamlesi
reklam

Türkiye içeride ve dışarıda pek çok önemli sorunla yüzleşiyor. Özellikle dış politikada, tarihin en büyük fırsat ve riskleriyle karşı karşıyayız. Aynı anda Irak’tan Libya’ya Suriye’den Yunanistan’a pek çok cephede mücadele yürüyor. Dış politikanın karakteri gereği bir cephede müttefik olduğunuz bir ülkeyle diğer bir cephede muhalif konumda olabiliyorsunuz. Zira Türkiye, dış politikada “blok siyasetini” terk edeli uzun zaman oldu. Her olayda ABD ve Batı bloğuyla birlikte hareket etmek yerine, müstakil bir güç olarak oyun kurucu pozisyon alıyor. Ve yine Türkiye tarihinde ilk kez, bütün büyük devletlerin yaptığı gibi sahadaki yerel unsurları ortak menfaatler çerçevesinde koordine edip yönlendiriyor. Suriye ve Libya’da bunu çok net görüyoruz.

Türkiye içerideyse ekonomik dar boğazdan geçiyor. Bunun adını koymakta beis yok. Yaklaşık 2 yıldır devam eden ekonomik durgunluk, pozitif veriler gelmeye başlamış olsa da tam olarak aşılabilmiş değil. Ancak Aralık ayında konut satışları, geçen yılın aynı dönemine göre ciddi bir artış gösterdi. İnşaat sektöründe toparlanma başladı. Türk ekonomisi için lokomotif sektörlerden biri olan inşaattaki bu toparlanma, zincirleme olarak pek çok sektörü canlandıracaktır. Yine de önümüzde zor bir dönem var.

Peki 2023 seçimlerine kadar siyaset nasıl şekillenecek?

Hem Abdullah Gül’ün himayesi ile Ali Babacan’ın liderliğinde kurulması beklenen yeni partinin hem Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin hem de Ekrem İmamoğlu etrafında kenetleneceği gözlemlenen sol muhalefetin beklentisi, içerde ve dışarıdaki yaşanacak krizlerin kendilerine alan açması…

Bu noktada AK Parti’nin oyunu nasıl oynayacağı kritik bir öneme sahip. Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor; 17 yıllık iktidar dönemi, Türkiye tarihinde daha önce hiçbir partiye nasip olmamış bir başarı. Dünya tarihinde de bir partinin bu kadar uzun süre iktidarda kalması pek az rastlanan bir durum. Seçimlerin 2023 yılında yapılacağını dikkate aldığımızda, AK Parti iktidarda 20 yılını tamamlamış olacak. Bunun bir ‘metal yorgunluğu’ getirdiği, kimi alanlarda yozlaşmayı tetiklediği tartışmasız. Ancak bu sıkıntıların AK Parti seçmenini ne derece partisinden koparacağı biraz da muhalefetin performansına bağlı. Zira AK Parti seçmeni, bugüne kadar pek çok kez benzer şekilde partisini sorgulama sürecine girse de sandık başında tercihini sadakatten yana yaptı.

24 saati siyasetle geçen Erdoğan mı, siyaseti mesai saatleriyle sınırlayan İmamoğlu mu?

Peki muhalefetin performansı umut veriyor mu? En son yaşadığımız Elazığ depremi önemli bir gerçeği ortaya çıkardı. Hepimizin takip ettiği şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, önce Elazığ’da deprem bölgesine uğrayıp ardından Erzurum’a kayağı gitti! Bu tavır, İmamoğlu’nu destekleyen pek çok kişi dahil toplumun geniş bir kesiminden sert eleştiri aldı. Uzun uzun düşündüm, muhalefetin bu derece etrafında kenetlendiği ve 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın karşına aday olarak çıkarmayı istedikleri İmamoğlu, böyle bir majör hatayı nasıl yapabildi?

İmamoğlu kendine göre bir savunma yaptı. Elazığ’da görevini yaptığını, sonra da çocuklarıyla birlikte kayağa gittiğini söyledi. Yani demek istiyor ki; “8 saat siyaset yaptım. Sonra da tatilime devam ettim.” Birilerinin İmamoğlu’na hatırlatması gerekiyor: Siz bir şirketin Genel Müdürü ya da bir holdingin CEO’su değilsiniz. Siz Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına aday olmayı kafaya koymuş bir siyasetçisiniz. Yanı başınızda insanlar kışın ortasında, depremin yıkıcılığıyla yüzleşip hayatta kalma mücadelesi verirken sizin kayağa gitme lüksünüz yok. İstanbul Bebek’te ya da Şişli’de masum görülen bu tavır, Erzurum’da, Urfa’da, Elazığ’da çok farklı algılanacaktır.

İmamoğlu’nun davranışı ve açıklaması zihin kodlarını ve siyasetçi kumaşını ele veriyor. Belli ki kendini profesyonel siyasetçi, siyaseti de bir meslek olarak görüyor. Oysa karşısında, siyaseti hayat biçimi olarak gören ve 24 saatini siyasetçi olarak yaşayan bir Erdoğan var.

Davutoğlu’nun inandırıcılık sorunu, Babacan’ın ‘Gölge Lider’ olması endişesi…

Türkiye siyasetinin nasıl şekilleneceği açısından önemli bir diğer husus ise AK Parti’nin içinden çıkan diğer partilerin performansı olacak. Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi bu açıdan etkili bir çıkış yapamadı. Hoca’nın kadrosu bir hayli zayıf kaldı. Kendi döneminde AK Parti Ankara ve İstanbul İl Başkanlığı yapan isimlerden başka öne çıkan kimse yok. Davutoğlu’nun bizzat siyasete sokup milletvekili yaptığı pek çok ismin Gelecek Partisi’nde kurucu olabileceğini bekliyordum. Ancak kurucular listesinde bu isimler yer almadı. Ayrıca Davutoğlu, Başbakanlığı döneminde ses çıkarmadığı pek çok konuda bugün yüksek perdeden tepki verince inandırıcılık sorunu ortaya çıkıyor.

Esas dikkatlerin yoğunlaştığı isim Ali Babacan. Toplumda Babacan’a yönelik bir beklenti oluştuğu aşikar. Özellikle AK Parti iktidarlarının ekonomideki en parlak dönemlerinde Babacan imzasının olması beklentiyi yükseltiyor. Ancak liderlik sorunu yaşanacağı tartışmasız. Babacan, hitabet açısından Erdoğan ile kıyaslanamayacak ölçüde dezavantajlı. Geniş kitlelerle sıcak ilişki kuracak tabiatta da değil. Çok iyi bir teknokrat olmakla birlikte iyi siyasetçi olabileceği konusunda ciddi endişeler var. Ayrıca ‘perde arkasındaki lider’ konumunda olan Abdullah Gül cephesinden gelen müdahaleleri ne derece yönetebileceği soru işareti. Bu müdahaleler bizzat Gül tarafından olmayabilir ama Gül adına hareket eden isimlerin şimdiden süreci yönetmeye çalıştığını biliyorum. Bu konuda gelen somut bilgiler şimdilik bana kalsın. Ayrıca toplumda hiçbir karşılığı olmayan kimi bürokratların Babacan’ın partisinde çok etkili olacağı haberleri geliyor ki, bu tür hatalar beklentiyi aşağı çekecektir.

Babacan’ın panzehiri ise ekonomideki toparlanma olacaktır. AK Parti, ekonomide işleri yeniden rayına koyabildiği ölçüde Babacan hareketini etkisizleştirecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuya özel önem verdiğini biliyorum ve herkes için sürpriz olacak tedbirler alabileceği haberleri geliyor.

Yeni partiler için en büyük handikap hiç şüphesiz AK Parti seçmeni nezdindeki algıları. Neredeyse üzerinde ittifak edilen ortak kanaat, hem Davutoğlu hem de Babacan’ın koltukları ellerinde alındığı için parti kurmaya giriştikleri. Bu isimlerin kişisel ikbal peşinde oldukları kanaati, aşmaları gereken en önemli imaj sorunu.

Riski seven Erdoğan, henüz son hamlesini yapmadı!

Son tahlilde; iktidar kanadının yönetmek zorunda olduğu çeşitli sorunların olduğu ortada. Tabandan yükselen şikayetlerin ciddiyetle takip edildiğini ve özellikle teşkilatlarda değişim ve toparlanma sağlanmasına müthiş önem verildiğini söyleyebilirim.

Muhalefet açısından ise hem mevcut partilerin hem de yeni kurulanların işi daha zor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şeye rağmen siyaset sahnesini domine etmeyi sürdürüyor. 2023 yılı için bütün planların “Erdoğan’a kaybettirmek” üzere kurgulandığının da çok net farkında. Bu açıdan tüm toplum için şaşırtıcı bir karşı hamle ile hesapları alt üst edebilir mi? Ben neden olmasın diyorum.  Benim kanaatim; bugüne kadar sürekli risk alan ve kazanan Erdoğan, muhalefeti tek cephede toplayan mevcut kurguyu bozacak yeni bir hamle yapacaktır.

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.