İstanbul’da son dönemde arttığı belirtilen uyuz vakalarını değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Ali Öner, uyuzun hızlı tedavi edilmesi için erken tanı ve tedbirin büyük önem taşıdığına dikkat çekti.
YILDA 300 MİLYON VAKA!
Dünya çapında yılda yaklaşık 300 milyon uyuz vakasına rastlandığını belirten Prof. Dr. Öner, “Uyuz Üçüncü Dünya ülkeleri, tropikal ve subtropikal ülkelerde endemiktir. Kışın daha yaygın olarak görülmekle birlikte bahar aylarında da sıklığı artar, bunun nedeni kışın kalabalık ortamlarda daha uzun süre bulunma ve soğuk ortamda akarın daha uzun yaşayabilmesidir. Bazı kırsal ve yoksul topluluklarda görülme sıklığı yüzde 10’a ulaşır ve vakaların yüzde 60’ı çocuktur. Endemik olduğu yerler dışında her 7 yılda bir dalgalanma (7 yıllık kaşıntı), bazı bölgelerde 15‐25 yılda bir pik ve savaşlar süresince artışlar bildirilmiştir. Bununla birlikte aşırı kalabalık, göç, kötü beslenme, kötü hijyen, evsizlik ve demans zemin hazırlayan faktörler arasındadır” dedi.
“UYUZ HERKESTE GÖRÜLEBİLİR!”
Uyuzun yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzey gözetmeksizin herkesi enfekte edebilen, son derece bulaşıcı bir hastalık olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öner, uyuzun tanımını ve belirtilerini şöyle anlattı: “Uyuz, zorunlu insan paraziti olan Sarcoptes scabiei var. hominis’in neden olduğu kaşıntılı bir deri hastalığıdır. Parazit kişiye geçtikten sonra ortalama 3-6 hafta gibi bir süreden sonra şikayet oluşturmaya başlar. Özellikle geceleri artan, sıcak banyo ve duş ile şiddetlenen kaşıntı en önemli klinik bulgusudur.”
“TÜNEL”LERE DİKKAT!
Uyuzun en önemli lezyonunun, literatürde “tünel” olarak adlandırılan, dalgalı kirli bir çizgi halinde görülen, parazitin içinde yaşadığı, 1 ilâ 10 milimetre uzunluğundaki yapı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Öner, “Bu tünel adlı lezyonlar en çok el ve ayak parmak aralarında görülür. Bundan başka el bileğinin iç yüzü, koltuk altları, kulak arkaları, bel bölgesi, ayak bilekleri, ayaklar, kalçalar kadınlarda meme altları ve erkeklerde genital bölge; kaşıntı ve başka lezyonların görülebileceği vücut bölgeleridir. Ayrıca deride küçük kabarıklıklar ve sertlikler, su toplamaları ve kepekli-kabuklu lezyonlar yapabilir” diye konuştu.
HER KAŞINTI UYUZ MU?
Vücutta ve deride hissedilen her kaşıntının ciddiye alınması gerektiğine, ancak her vakanın da uyuz olmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Öner, “Uyuzun tanısı çoğunlukla hikaye ve lezyon dağılımının tanınması ile konur. Özellikle geceleri şiddetlenen kaşıntı, yakın temas eden kişilerde benzer şikayetlerin olması, hastada tünel saptanması ve non-spesifik lezyonların tipik dağılımı tanıda önemlidir” ifadelerini kullandı.
Normalde insanların çoğunda hücresel bağışıklığa ve uyuz parazitinin mekanik olarak uzaklaştırılmasına bağlı olarak parazitin sayısının giderek azaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Öner, “Ancak uyuzun bazı klinik formlarında parazite karşı bağışıklık cevabının yetersiz olması ve deri duyarlılığının bozulması nedeniyle parazitler mekanik olarak uzaklaştıramadıkları için hastaların vücutlarında binlerce hatta milyonlarca sayıya ulaşabilirler. Bu yüzden aşırı bulaşıcıdır ve büyük hastane salgınlarına neden olabilir” şeklinde konuştu.
UYUZ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Uyuz hastalığının tedavisinin kişinin yaşına ve bağışıklık sisteminin durumuna göre değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Öner, “Tedavide en önemli kural, aynı ortamı paylaşan kişilerin ve aile bireylerinin de, şikâyetleri olmasa dahi, eş zamanlı olarak tedavi uygulaması gerekliliğidir. Bu anlamda; şüpheli kaşıntılı kişilerin doktora başvurması, doğru ve yeterli tedavinin alınarak yayılmanın önlenmesi açısından çok önemlidir. Tedaviyle paralel olarak eşyalardaki parazitleri yok etmeye yönelik uygulamalar da önerilir” diye konuştu.